Saatler sonra kısa dönem piyade olarak görevimi yerine getirmek adına Gökçeada'ya, 2. Kolordu 5. Komando Alayına doğru yola çıkacağım.
Blogun aksamasının ana sorumlusu olan askerlik mevzusu 2009un son yazısı (hatta büyük ihtimal 6 ay için tek yazı) olarak burada olacak.
Sevgilimi, anamı babamı, dostlarımı bırakıyorum geride. Mantığımı bıraktım bile nerdeyse. Herkesin yapmak zorunda olduğu bir görevi evime görece olarak yakın -hele ki canımın bi parçası Hakkari'ye giderken- bir yerde yapacağım için mutluyum. Heyecanlıyım. Gerginim.
Döndüğümde İzmir'de t-shirt mevsimi açılmış olacak, sigara yasağı uygulamasını teğet geçerek sokakta biramı içebileceğim. Döndüğümde Metallica konserine bir ay kalmış olacak. Döndüğümde Selcen'in, annemin, babamın hatta kendimin doğumgününü kaçırmış olacağım. Sevgilimle birinci yılımız ben bir adanın ortasındayken geçip gidecek. Sevgililer günü, yeni yıl, paskalya gibi emperyalist aktiviteleri saymıyorum bile.
Çok fazla anlatılacak, çok fazla söylenecek şey var. Ama hiçbirini söylemek için isteğim yok.
Hoşçakal...
18 Kasım 2009
Slap Bet Countdown
5.08 ile muazzam bir bölüm izledikten sonra haftaya da tokat olayının olacağını öğrenmemle sevincim iyicene arttı.
Lorenzo Von Matterhorn büyük adam vallaha.
10 Kasım 2009
100

Blog 100. açık profilli izleyicisine kavuştu günün erken saatlerinde. Öncesince 100. izleyicilere süpriz hediyelerimiz var diye bi post atmayı düşünürken geç kaldığımı görmüş bulundum. Tuba sanane'yi alkışlıyoruz 100. izleyicimiz olduğu için. Süpriz olarak kendisine 3. köprünün Anadolu yakasında kurulacağı araziyi hediye ediyorum, bayadır boş boş duruyordu zaten öyle, alsın değerlendirsin istedim.
99. izleyicimiz olarak kıl payı zengin olmayı kaçıran Sweet Leaf'i de teselli armağanı olarak Selcen Kadakal ile bir akşam yemeğine gönderiyoruz. Kendisine önerimiz; tabağına dikkat etsin, aç kalkmasın masadan...
111. izleyicide görüşmek üzere...
8 Kasım 2009
The Curious Case of Ters Soru İşareti #16

* Bayadır yazmıyordum küryıs keyz olayını. Nasıl yazdığımı unuttum nerdeyse.
* Aralık 2009 ile 6 aylığına kayboluyorum zaten pek çok kişinin bildiği üzere. Dün gece sırf bu olaylar üzerine berbat rüyalar gördüm, bok gibiyim.
* Rüyalar gördüm dediğim; askerlikle alakalı değildi rüyalar. Döndüğüm zaman gerçekleşecek "mezun, askerliğini bitirmiş ve işsiz olan ben" resmi korkuttu beni. Ailemle geçinemiyordum falan, berbattı gerçekten.
* Yağmur yağıyor dışarıda. Az ışık, kahve ve sigaranın marjinal faydalarının tavan yaptığı an ,şu andır. Yağmur bir yandan aktivite engelleyici olarak enerjimi emerken bir yandan da büyülü anlara olanak sağladığı için (ay lav sinerji) içimi kıpır kıpır ediyor.
* 1 aydan fazladır kendimi kasıyorum alışveriş yapmamak için, çok fena bir kısıtmış bu.
* Dizi izleme olayına ara verdim sanırım. İstemsiz şekilde gelişti, Breaking Bad, Flash Forward ve Freaks and Geeks kuzu kuzu yatıyorlar ama açıp izlemek gelmiyor içimden.
* Nba başladı. Yıllar sonra ilk kez nerdeyse bir sezonu baştan sona kaçıracağım. Playofflar başlarken şaşıracağım tahminen bazı takımların durumuna. Canlı canlı izleyince iyi oynayanlar kötü oynayanlar, sakatların eksikliği, takım için kimyanın bozulması, mücadele eden takımları falan görünce gözlerinle anlamak zor olmuyor. Sezonu hiç seyretmeden playoffları izleyince afalar mıyım acaba?
* Bu akşam dışarı çıkarsam poşu takacağım. Tam uygun hava var.
* Uzatmıyorum daha fazla. Moralim bozuk.
2 Kasım 2009
30 Ekim 2009
İşte O Adam!

Kadının biri "her gece rüyamda bu adamı görüyorum" diye yukarıdaki robot resmini çizdirir. Psikiyatrı resme bakar ve başkasının zaten bu resmi kendine gösterdiğini farkeder. İş arkadaşlarına gösterir onlar da "aa bize de geldi bu resim" derler. İşgüzarın biri thisman.org diye bir site açar siteye giren binlerce kişi ben de gördüm bu adamı rüyamda derler. Gerçekçiliğine ihtimal vermiyorum lakin guerilla marketing için de oldukça kapsamlı bir hareket olmuş çünkü dünyanın her tarafında adamın resimleri asılmaya başlanmış duvarlara felan.
Gerçekten çok yaratıcı. Bakalım ne çıkacak altından?
28 Ekim 2009
The Pariah, the Parrot, the Delusion

Bu albüm hakkında çok karışık düşüncelerim vardı hacı. Bir haftadır başka hiç bir şey dinlemeden şu güne geldim, şimdi albümü baştan sonra hatmederek bu yazıyı kaleme alıyorum.
Albümü dinleyip dinleyip "ulan bütün şarkılar şahane ama ne eksik yea" diye düşünüyordum. Bi türlü vurmuyodu albüm beni. Sanki dredg değil alakasız bir grubun çok güzel albümünü dinliyormuşum hissini yaşıyordum. Samborasi içimdeki bu manasız sıkıntıyı çok güzel dile getirmiş. (bkz: #17031865)
Bu albümde eski dredg albümlerinde bulunan -catch without arms'da birazı bırakılmış olan- yoğun ama belirsiz hava yok. Tekinsizlik, tedirginlik yok. The canyon behind her geliyor aklıma mesela. Hala her dinlediğimde otoriteye boyun eğiyor, kendimi bir meczuba mahkum hissediyorum. Şarkı lan bana bunları hissetiren! Symbol song, Intermision, The canyon behind her yok bu albümde. Down the cellar bence biraz yaklaşmış eski dredg havasına bunu da belirtmek lazım.
O sebeplerden ötürü şunu belirtmek lazım ki albümü dredg beklentileriyle dinleyince içime sinmiyor. Lakin beklentileri attım kenara, noldu? 2009da çıkan en güzel albümü dinledim. Adı dredg olmasa herkese koşarak anlatırdım "olm dünyanın en inanılmaz albümünü dinledim" diye. Bütün şarkılar güzel arkadaş.
Tek tek şarkıları açıklamayı düşünüyordum ama onun yerine şarkıları gruplandırmak daha mantıklı geldi. 18 şarkılık bu albümü tek dinleyişte ikiye ayııyorum kafamda. 10 tane hakkatten şarkı diyince aklımıza gelen, sözü ve müziği olan 4-5 dakkalık şarkılar. Kalan sekiz tanenin dördü stamp of origin dördü de ensturmantal kısa şarkılar zaten. Zorlasak stamp of origin ve ensturmantellerde ayrılır ikiye ama o kadar deşmeye gerek yok.
Bu 10 tane şarkı gibi şarkı dediğim arkadaşlar albümün kafa karıştırıcı kısmını oluşturuyorlar. onları düşünüp, onları yargılıyoruz. zira diğer sekizli intro, outro mahiyeti görüyorlar nerdeyse. O sebeple 10 şarkı hakkında üç beş kelam etmek önemli.
Pariah, Ireland, Lightswitch, Gathering pabbles, Information, Saviour, I don't know, Mourning this morning, Cartoon showroom, Quotes.
Albümden evvel görücüye çıkan Information ve Saviour nedense benim bunlar arasında en beğenmediğim iki tanesi. Pariah önceki albümlerden alışık olduğumuz üzere albümün dikkat çeken açılış parçası görevini görüyor. Ireland, Quotes, Lightswitch ağır abiler. Gathering pabbles, Mourning this morning ve I don't know hafif pop sosu katılmış catchy şarkılar. Tam olarak çözemediğimi düşündüğüm şarkı cartoon showroom. [burda mikrofonlarımızı elif k.'ya uzatıyoruz. gathering pabbles için "mustafa sandal kafası" diyen bir insan kendisi. hafiften "suç bende"ye benziyor sanki] Özetle bu 10 şarkı hakkında genel bir yargıya varmamız gerekirse hepsi ayrı ayrı müzikal mükemmeliğe yakın. Ensturman kullanımı, melodik zenginlik, vokal vs... Ayrı ayrı hepsi albümün en iyi parçası sayılabilir. Ama aşağıda bahsedeceğim kalan 8 şarkıyla aralarında oldukça alakasız bir durum söz konusu.
Dredg sanki iki albümünü içiçe sokmuş gibi geliyor. Az önce o iki albümü birbirinden ayırdık. İlki Dredg tarzının dışında mükemmel 10 şarkıdan oluşan bir albümdü. "Adı Dredg olmasa..." diye başladığım bir cümlede genel düşüncelerimi özetlemiştim zaten.
İkincisi, yani bu, Dredg tarzında kötü bir albüm adeta. Stamp of origin serisi inanılmaz olmuş demek istiyorum ama Take a look around dışında hissederek değil hesaplanarak yapılmış oldukları farkediliyor. Ensturmantel biladerlerden r u o k ve drunk slide vasıfsız geldiler bana biraz. Long Days And Vague Clues Avenged Sevenfold'un a little piece of heaven'ını hatırlatıyor her dinlediğimde. Zorlama progresif duruyor..
Son sözüm: Down the cellar albümdeki en güzel şey. Vasiyetim olsun; cenazemde bunu çalsınlar.
---
ek: down the cellar, lightswitch, quotes ve gathering pebbles için bu albüm 10 üzerinden 9 alır. kalan şarkılarla 9.7 olur.
Lost

6. sezon başladığında ve pek çok bölümü yayınlandığında ben askerde olacağımdan final sezonu olmasına rağmen bu sezonu pek ilgiyle bekliyor sayılmam. Lost denen efsane son sezonuna giriyor, daha başlamadan posterleri(yukarda), fragmanı(aşşağıda), türlü türlü oyunlarıyla (nette muhtelik köşelerde) kafaları karıştırmaya başladı. Bu sezonumuzun tag line'ı destiny found imiş. Get lost, everything happens for a reason, find yourself, wait is over, destiny calls'dan sonra destiny found.
Döndüğümde topluca izlerim artık. O zamana kadar spoiler veren olursa da kafam girsin ona.
5. sezon fragmanı
Önceki 5 sezonun afişleri
26 Ekim 2009
Asansör
Steamy Las Vegas Elevator Compilation - Watch more Funny Videos
Asansör de; gergin bekleyiş, zoraki söylenen "iyi günler", mono klasik müzik ve kötü kokular dışında pek bir şey gelmedi başıma. Geleni varmış...
23 Ekim 2009
20 Ekim 2009
Kappak
18 Ekim 2009
The Expendables

Sylvester Stallone'un hem oynadığı hem yönettiği saf aksiyon filmi. Bu tip adamlar nasıl yönetir diye düşünesim geliyor ama Rocky serisini gözümün önüne getirince laflarımı yiyorum adeta. Neyse bu filmi niye gösteriyorum. Sebebi şu; aksiyon filmi çekseniz hangi oyuncuyla çalışmak istersiniz? Daha doğrusu şöyle sorayım. Şimdi bu filmde oynayan adamları sayacağım, bunlar dışında aklınıza gelen varsa söyleyin. Başrolde Sylvester Stallone, Jason Statham, Jet Li, Mickey Rourke, Forest Whitaker. Kısa sahneleri olan Arnold Schwarzenegger ve Bruce Willis. Türlü türlü aksiyon filminin şerrefsiz kötü adamı Eric Roberts, Rocky IV'ün Ivan Drago'su Dolph Lundgren ve latin efsanesi, Machete Danny Trejo.
edit: Wesley Snipes vergi muhabbetine ülkeden çıkamadığından, Kurt Russell toplama kadro içine girmek istemediğinden, Steven Seagal yapımcıya kıl olduğundan kabul etmemişler. Van Damme sadece kabul etmemiş onun yerine Dolph Lundgren dahil edilmiş. Arnold'ın "California Valisi" rolunde gözükeceği konuşuluyor...
Chuck Norris ve Michael Dudikoff'u da bi iki sahnede serpiştirseymiş oraya buraya tammış gerçekten.
Mickey Rourke 2010 yılında hem bu film hem Iron Man II ile aksiyon sineması ile gözümüze gözümüze girecek galiba. Fragmanı izlemek isteyen burdan bakabilir. Silah sahneleri, dövüş sahneleri, patlama sahneleri vs... Efektten ziyade azcık konuya önem verilmiştir inşallah diyerek yazımı bitiriyorum.
17 Ekim 2009
En Az 3 Çocuk Doğurun
"Abi İran'a dönüşmeden kaçmak lazım buralardan" geyiğinin ömrü en fazla 100 yılmış onu öğrendik. İslam bir kaç yıla hristiyanlığı geçerek hakim din, bir kaç 1o yıla Avrupa'nın baskın dini olacakmış.
"Türkiye İran olur mu?" sorusu cevabını bulmadı henüz ama yeni bir soru var aklımda; 100 seneye her yer İran olur mu acaba?
13 Ekim 2009
Liebe ist für alle da

Abiler 2009'a son dakika goluyle damgalarını vurdular. Pussy rezaletinden sonra pek bir beklentim yoktu lakin albüm şahane ötesi olmuş. Acaba bunu da mı planladılar diye düşünmeye başladım. Kötü bi şarkıya tepki çekecek klip çek, ilgiyi topla, beklentiyi düşür. Sonra albümü dinleyince herkes beğensin. Tanıyanlar bayılsın, tanımayanlar tanısın. Oldukça kazançlı gözüküyorlar böyle bakınca.
Albüm hakkında daha sonra belki açıklayıcı bir şeyler daha yazarım. Şu an için çok şahane bir albüm diyeyim yetsin. Rammstein'dan beklentinizi tamamiyle karşılıyor. Albümün en kötü şarkısı da açık ara Pussy zaten.
30 Eylül 2009
29 Eylül 2009
House S06

Geçen hafta House'un başlamasından önceki 2 ay ciddi ciddi yardırarak 5 sezonunu izledim bu güzide dizinin. Doğrudan 2. sıradan girdi kişisel dizi listeme (Battlestar Galactica still rocks my panties) 5. sezon finali dizinin efsane bölümleri 3 Stories ve House's Head ile birlikte pek çok kişinin kişisel favorisi olmuştur eminim. Doğal olarak uzantılı bölüm 6. sezon başlangıcı ile oldu. Bu bölümde ilk kez House md. yerine sadece House yazıldı, başlangıçta Radiohead - No Suprises eşliğinde ismini bilmediğimiz bir dünya isim aktı ekranda. Dizinin yeni bölümü gibi değil sezon arası filmi gibi olmuştu. (24 ve Battlestar Galactica kullanır bu taktiği) Neyse dün gece yeni bölüm -hatta 6. sezonun ilk bölümü diyebiliriz- yayınlandı. Öncesinde de Insider's Guide diye 22 dakikalık özel bir program koymuşlar. Oyuncularla konuşuyorlar, seti gezdiriyorlar, 6. sezonla alakalı bir kaç ipucu veriyorlar vs... Klasik herkesin bildiği "bu dizi hayatımı değiştirdi, sette çok eğleniyoruz" programı... Dizi inmiş durumda beni beklerken 2 saattir altyazısız seyretme cesaretini kendimde bulamıyorum. House sana Serdar Ortaç'tan iki kuple ile sesleniyorum bu postun sonuna gelirken. Bebeyim oldun daha ilk günden...
Powerhouse
Zidane'nın Messi'yle başlattığı seride "every team needs the spark"dan sonra gelen "every team needs the powerhouse" sloganı ile Gerrard'ı görüyoruz. Düşündüm de daha bu işin Kaka'sı var, Beckham'ı var. Zidane'da teknik direktör falan olmasın bence. Takılsın böyle, güzel.
28 Eylül 2009
26 Eylül 2009
Katy Perry'nin Klip Çekimi

Katy Perry'nin son klip çekiminden bir görüntü. Zamanında J.Lo'nun "Jenny from the block" klibinin setindeki "nipple tweaker" abiden beri ilk kez aynı klasmanda bir profosyonelle karşılaşıyorum. Hayır bu adamlar ne okudular, ne referansları var, cv'lerinde ne yazıyor da böyle işler buluyorlar acaba. Şaka mısınız ulan siz?
Katy Perry ve Jennifer Lopez'in sevgililerine söyleyecek sözüm zaten yok. Batının ahlaksızlığını almışlar resmen. Gavat derler bizim burda sizin gibilere be...
25 Eylül 2009
The Resistance | The Incident

Muse'un Black Holes and Revelations sonrasında -o albümde de bolca gösterdiği- elektronik destekli pop-rock yolunda gideceğini tahmin etmek zor değildi ama beklediğimden de ileri gitmişler. Bolca Queen etkileşimli eski alümlere nazaran daha yumuşak, çok daha değişik bir albüm olmuş The Resistance. Kanımca dinlemesi çok keyifli olmuş ama Muse'dan beklentinize göre beğenmemek de oldukça olası. Özellikle Resistance'ın nakaratı o kadar güzel olmuş ki, kendi kendime söyleyerek geziyorum 2 haftadır. Albüm kapağı için diyecek lafım yok.

Canımız ciğerimiz Porcupine Tree duble cd'li albüm çıkardı. Tek cd çıkardıklarında bile şarkılara hakettiği değeri vermek için en az 10 kere dinlemek lazımken çift cd olayı çok gereksiz olmuş bence. Bir sene arayla çıkarsalardı keşke iki albüm olarak. İlk single Time Flies şahane. Albümün kalanını henüz sindiremedim. Zor ama çekici bir albüm olmuş orası kesin. Dinledikçe neler farkedicem kim bilir... Davullar hayvansal olmuş. Gavin Harrison büyük adam.
24 Eylül 2009
Zizou
Özledim ben bu adamı ya.
Mert Aydın "Gerrard, Lampard evet çok iyi oyuncular ama Gascoigne bir sanatçıydı" demişti. Aynısını ben bu adam için söylemek istiyorum. 2-3 sene daha oynayabilecekken Real Madrid'de zirvede bıraktığı için seviyorum bu adamı. Her golu jeneriklik olduğu için seviyorum. Sol ayağıyla pek çok solaktan daha çok golu olduğu için seviyorum. Kariyerinin son maçı Dünya kupası finalinde Materrazi'ye kafa attığı için seviyorum.
Seyrettiğim en güzel topu oynayan adam budur. Ne Cristiano, ne Messi.
Obama

Obama yeni geldi buraya
Hakkinizi arayip sormaya
Ghettoda kalanlari uyarmaya
Beraber olup bu hükümeti kurmaya
Elini vicdanina koyup "respect"
West Coast ne kadar böyle surecek
Barrack deyip de gecme
Biden'a guven de yanlisi secme
---
Akşam 10 civarları Bostanlı'da tavla oynarken aklıma gelen şarkı sözleri...
23 Eylül 2009
The Game is Never Over
Nike her raklamıyla beni benden almayı beceriyor bilader. Eskiden oyuncuları fantastik bir konu bulup (kıyameti futbol maçıyla engellemek, futbolcuları hırsızlık yapması) dağa bayıra salarlardı, sonra daha çok gaza getirmeye yönelik reklamlara girişmişlerdi. Gaza getirme reklamlarında net şekilde Jordan serisinden etkilendiklerini düşünmekteyim. Gaza getirme serisi diye bahsettiğim seri bu arada Rooney'in kafasını traşladığı, Ribery'nin geyiği korkuttuğu, Arshavin'in yere düşüp kalkması vs...
Bu sefer seri reklam filmlerinden ayrı, çok da populer olmayan -hatta hücum oyuncusu bile olmayan- Manchester United'ın fransız sol beki (bayılırım spiker tarzı yazmaya) Patrice Evra'yı oynatmışlar reklamlarında. Evra'nın 17 kardeşi var bu arada skfjhaslkgas.
Neyse reklamı izleyin biladerler. Çogzel reklam yapmış adamlar.
ps: Evra'nın ManUtd'de pas verdiği eleman Rooney, Fransa'da verdiği Ribery sanırım.